2 hafta falan azalarak devam eder.

haftaya gecer, 2.hafta hic bisey kalmaz. aglayip sizlamayin bi kere de

(bkz: no pain no gain)

Hayır aslında mevzu ağrıdan ziyade acaba yanlışlıkla zedeledim mi kasları olayı.. Çünkü antrenör dayadıkça ağırlığı,erkekliğe bok sürmemek adına iyi bu iyi deyip setleri bitirmeye çalıştım :D .. Azaltın da diyemedim :D ..

Acı yok rocky

Geçer

Ben ilk günden sonra dişimi fırçalamaya kolumu kaldıramamıştım:) spordan hemen sonra su sıcaklığını değiştirerek duş alırsan ağrılar biraz azalır.

daha önce pek kullanmadıgın, çalışmayan kasları calıstırgıdın icin agrı-sızı oluyor. dinlenmeyle bi kac gunde geçer, mutlaka ama mutlaka dayanabilecegin kadar soguk suyla duş al. hatta agrıyan yerlere bolgesel olarak soguk suyla masaj uygular, iki gun dinlenip sonra çalışmada aynı yere yuklenirsen -abartmamak kaydıyla- agrının nuksetmeyecegini farkedeceksin.

Çoğunlukla atlanan esnetme gerdirme hareketleri oldukça önemli bu noktada.

Çalışma sonrası iyi bir soğuma ve esnetme gerdirme çalışması ile ağrılarının çoğundan kurtulabilirsin.

Soğuk duş olayı baya bi rahatlattı şuan,kollarımı 45 dereceden fazla açamıyordum şuan rahatladım teşekkürler öneriler için =)

@cursor nasıl hareketler mesela dostum ne önerirsin ?

Türkiye'de ayda 50 - 100 bin tl gibi rakamlarda maaş alan bir çok çalışan var. Üstelik küçük sayılabilecek bir ilde yaşıyorum burada bile 25 bin tl'yi bulan maaşlar söz konusu. Eğer maaşlı bir işte ne kadar para kazanılabilir konusunda kafa yoruyorsanız işin tek boyutunun maaş olmadığı bazı işlerin getireceği imkanların gelecekte çok para kazandırabileceğini hatırlatmak isterim.

65.000 TL alan biliyorum. Dünya rekoru 2.000.000$ imiş.

çalıştığım şirketlerden birinin CEO'su 30 milyon dolar yıllık maaş ve bunun üstüne ikramiye ve hisse senedi v.s. alıyodu. alsın lan, 40 senedir çalışıyodu o şirkette.

Arkadaşlar ben ceo dan bahsetmiyorum.Standart ortalama ünv mezunu tıp hukuk maliye fizik vb kişilerde olur ..

dunyanin en buyuk(lerinden birini diyelim de belli olmasin) bir ilac firmasindan calistim, database'e de erisimim vardi. tabi maaslari kontrol ederdik hep. simdi 2009-2010 yilindan maaslari soyluyorum:

genel mudur: 35 bin tl
direktorler (finansci en fazla): 20 bin tl
departman mudurleri: 10-12 bin tl (genelde 12)
5 senelik calisanlar: 5-7 bin tl
1 senelik yeni mezun cocuklar: 3-4 bin tl

bu maaslari alanlarin %80i robert+bogazici+us master seklindeki elemanlar, geri kalanlarin tamami bogazii, itu, sabanci, koc + us master seklindeydi.

Ortalama 3 bindir. 1,5-2 alanda olur, 10-15 de olur. Altı ve üstü de çok istisnadır.

o zaman tespit kısmen doğru .

teyzem. kimya mühendisi. 49 yaşında. dişiyle tırnağıyla yığınla sınava girip türkiye ar-ge müdürlüğüne yükseldi. 4o bin gibi bir rakam söylemişti.

Nikesh Arora var, maas + prim + hisse senedi olarak senelik 50 milyon dolar civari odeme aliyor.

@divit

(bkz: siktin hevesi eyledin viran)

yerine biseyler de onerilebilir

the fall izleyin

i am sam izleyin.

cinderalla man.
pursit of happyness gibi ama degil gibi de.

casino olmadı american gangster

no country for old men

Fosforlu Cevriye vardı sanırım.

Türkan Şoray'ın Azize'li bir filmi vardı. Kara Gözlüm'müş filmin adı. Aynı konu Türkan Şoray'ın 5-6 filminde var zaten. Dünyanın En Güzel Kadını diye bir filmi vardı, o da öyleydi.

Edit: Filmlerinin adına bakıyorum tek tek, konusu tuttukça eklerim buraya.
Tatlı Meleğim
Ateş Parçası
Kadın Değil Baş Belası
Herkesin Sevgilisi
Ateşli Çingene

Hasbelkader hostes olan bayanlarda canlı olarak izlenebilir bu geçiş.

aslan yavrusu orhan gunsiray - leyla sayar (bu bernard shaw'un pygmalion'unun uyarlamasidir)

surtuk cuneyt arkin - turkan soray - ekrem bora (geze geze sarki soyleyen kizin kesfedilip star yapilmasi hikayesini icerir. arabesk'te dalga gecilen filmlerden biridir ayni zamanda)

Kezban serisi.

@yesilimtrak Hayat Sevince Güzel'i diyorsun, nasıl unutulur.

Filiz Akın'ın Tatlı Dillim'i de öyleydi. Emine-Mine dönüşümü.

(bkz: ah guzel istanbul)

nokta atislik aradigin sey, sadri alisikla pek guzel be eski istanbul goruntuleri esliginde.

oynamadiysan uncharted serisi var.

la noire'yi öneririm tam istediğin gibi veya thief buda gerçekten çok güzel olmuş öneririm :)

assasins creed serisi

tabii ki last of us.. sürükleyici, güzemli, maceralı.. ayrıca 2013'ün tüm ödüllerini de topladı neredeyse..

el cevap:

- uncharted drakes fortune'u oynadim bedavaydi psn de diye. guzeldi.
- assains creed hic ama hic sevmedim, sifir

bilgim yok açıkçası ancak fikir yürütürsek bu durumun yasal olduğunu sanmıyorum, bir şirketin özellikle "işçi" sınıfı için türkiye gibi avrupa dışı ülkelerden eleman alabilmesi için avrupa birliği içerisinde aradığı özellikte kimse olmadığını kanıtlaması gerekiyor diye biliyorum. bu durumda söz konusu şirket bir katakulliyapmak durumunda.

ek olarak sadece görüşme için 300 € istemeleri de güven kıran bir mevzu ki sizin de demeniz gibi 3000 € seviyesi avrupaya kapağı atmak isteyen insanlar düşünülürse para değil.

ben çevremde bu şekilde duymadım giden eden. eskiden kağıt üzerinde evlilikle gidiliyordu ancak o da tarih oldu sıkılaşan göçmenlik yasaları ile.

kısacası bence böyle bir şeyin oluru yok, bir şekilde olsa da orada diken üzerinde otururlar gibi geliyor bana.

bu olay kesinlikle illegal. böyle bir sey yapamazlar bunu gectim eger teyzeniz para kaptirirsa hic bir hakki da olmaz.

hatta telefonlarini verirseniz bende ilgilenip belcika merciilerine sikayet ederim.

@diabolus79 çok teşekkürler.
@serabetan telefon numarası elimde yok, sadece adı aklımda kalmış.

boyle bir sistem yok.

ben italyadayim, italya da eb yasalarina tabi oldugundan ahkam kesebilirim sanirim. en kolay yol; egitim amaciyla buraya gelinir, sonra kebabcilarla kanka olunup sigortan ve yaratacagin diger masraflari odeyerek kendi isci gosterttirmeye ikna etmeye calisilir.

ayrica; "turk turku gurbette düzermis" sozu guzel bir sozdur. o nedenle hic dedigim yola bile bulasmayin akrabaniz falan olmadiktan sonra.

öncelikle bu iş için 3000 euro para değil. zaten ortalama maaşlar o kadar para.

şöyle söyleyeyim, suriye'den avrupaya mülteci olarak gelmek isteyenler bile en az 7000 euroyu gözden çıkarıyor. kaçak yolla, botla veya başka şekillerde avrupa'ya gelip sığınma başvurusu yapıyorlar.

seni dışardan biri işçi olarak kabul etmesi için önce işverenin belçika'da gerekli elemanı bulamamış olması gerek. o da yoksa avrupa birliği sınırları içinde arayacaktır. genel yasa budur. o yüzden tutup da kebapçı falan getiremezsin türkiye'den. çünkü belçika'da kebapçı mı yok? çok ekstrem bir meslek olacak ki seni getirsin.

hadi diyelim iş yoluyla geldi, e diyelim o iş 1 sene sonra bitti, e haydi geri postalarlar.

bu iş bildiğin dolandırıcılık. olmasa bile kimse bunu 3000 euro gibi komik bi fiyata yapmaz diyorum.

formalite evliliğine gelince. zaten oradaki göçmen bürolarındaki adamlar bu işin ustası. adamın gözünden anlar kim formalite evlilik yapmış diye. zaten aile birleşimi için de gerekli şeyler var atıyorum eşinin kadrolu bir işi olacak, şu kadar para alacak, şu büyüklükte evi olacak, belki şu kadar euro teminat yatıracak gibi. yani formaliteden adam getirmrk istese bile 50000 euro falan ister senden.

3 gun de sirf istanbulda beklemis. her ne kadar pakette de olsa boyle seyler soguk ortamda saklanmali. kargo firmasinin buzdolabi yoktur heralde.

ben olsam yemezdim. websitesini de arayip cemkir bence.

balık her halükarda risk zaten, ben olsam yemem. direkt bu ss larla çemkirir, para iadesi isterim.

şimdi ne buldum

"Dondurulmuş veya + 4 derecede saklanması gereken ürünlerde iade sözkonusu değildir!"

diye bi ibareleri var. şaka gibi. kafama ediyim ya.

Tüketici hakem heyetine git.

bence iade seysini zorla. dondurulmus urun iade edilemez seysi ne derece baglayici bilmiyorum. mesafeli satis oldugu icin 7 gun icinde iade edebilirsin normalde. bence gonder. hatta oluyosa destekli gonder -noterden ihtar mi neydi bisiler oluyodu :)- birak onlara patlasin.

edit:

tuketici hakem heyeti +1.

adamlara mail attım kızıp evet, şimdi bi paketin orasına burasına bakıyım dedim şöyle yazıyo, çözdürülmüş ürünmüş ben anlamadım

i.imgur.com

i.imgur.com

"çözdürülmüş üründür tekrar dondurmayınız.

lütfen ürünü +4 derecede saklayınız."

ee buralar +4 değil işte?!

neden netten aldin ki yahu? marketlerde fume somon satilmiyor mu turkiye'de???

@no christ requires

hiç görmedim. belki metro gibi toptancıların gittiği marketlerde satıyorlardır ama diğer türlü hiç görmedim.

adam tek günde getirse dert değil, 5 günde geliyor ya.

+++
arkadaşlar heyete gitsem bile adam oraya o ibareyi koymuş öyle saklanan ürünü iade almam diye. ben okumadığım için kabahatli değil miyim, 5 günde gelmiş olsa bile?

ara iade edeceğini söyle. net, kesin ve sert bir dille konuş. yumuşama. haklı olan sensin.

migrosta füme somon var ayrıca özellikle büyük migroslarda.


edit: o ibare seni bağlamaz. sana 5 günde gelecek denmedi? ürün eline bozulmuş bir halde ulaştı ve bunun sorumlusu sen değilsin dolayısıyla her türlü iade almak zorundalar.

senin haklılığın istanbul içi ve 1 gün demelerinden dolayı sabit bence. 1 günde gelse yerdin anasını satim, 5 gün ne? aynen böyle diyeceksin, burdan yürüyeceksin.

netten balık sipariş etmek hakikaten ilginçmiş.
koca marketlerde, balık pazarlarında bile pespembe somonu taze diye itelemeye çalışıyorlar. internette adam sana içi kurtlu et gönderse ne diyeceksin?

duyuru insanları sizi seviyorum <3 <3 <3kalp kalp

dediğiniz gibi arayıp çemkirdim, 2 saate iade edeceklerini söylediler balığın ücretini, ben de orası ödemeli olacak şekilde kargo şirketine vericem malı. umarım bir sorun çıkmaz :/

yok istanbul firmasıymış da, deposu muğlaymış da bık bık. bi daha bişi sipariş edersem nolayım

HEPİNİZE ÇOK TEŞEKKÜRLER (bunu büyük yazmak istedim)

para iadesini yapmadan göndermicem balığı :/

++++ arkadaşlar ekleme yapıyorum. nette bu adamlardan sipariş edecek olanlar da bilgilensin istediğimden. belki googleda arama yaparken de çıkar.

hani 2 saat içinde ödeme yapacaklardı ya, yapmadılar. dedim iyi niyetli olayım belki banka açık provizyon bilmemnesinde gözükmüyordur. 2 gün bekledim. dayanamadım aradım. yok kargoya vermiş miyim ürünü diye soruyo bana. ben dedim ben mağdur olmuşum burda, parayı almadan ne diye yollayayım. sonra parayı gönderdi sonra 2 saniyede.

şimdi ben bu somonu te muğlaya geri gönderiyorum arkadaşlar. kimbilir hangi masuma satacaklar aynı bu şekilde. ben bu konuda tecrübesizdim bir hata ettim siz etmeyin.

bu arada nette böyle füme balık satışı yapan bir yer daha buldum, bilgi amaçlı bakayım dedim. adam yazmış yanına "kuru buz alın, yoksa sorumluluk kabul etmiyoruz" diye. mantıklı. demek ki böyle olması gerekiyor normalde.

yahu benim kızdığım, ben illa bu adamları arayıp aradaki masum çalışana çemkirmeden hakkımı alamayacak mıyım bu ülkede. elin tanımadığım adamına kızmak zorunda bırakılıyorum. kötü bir söz söylemedim ama sesim kötüydü. kendimi kötü hissettim. lanet olsun ya.

özet olarak, bana destek çıkan tüm duyurudaşlara teşekkürü borç bilirim tekrardan.

bu gurme reyon mudur gurmereyon mudur nedir bu adamlar almayın bişi.

Haftalik internet paketi wind de vodafone da sunuyor, haftalik konusma paketi var mi bakmak lazim.
Simdi wind e bir goz attim 30 yas alti yeni musterilere 200 dk sinirsiz mesaj ve sinirsiz internet veriyor aylik 10 euroya.
Vodafone internet konusunda daha iyi ama paketleri biraz da pahalidir winde gore.

Ricaricabile promosyonlarina bir goz atin derim, haftalik internet sinirli oliyor 500mb filan en son vodafone 3 euroydu haftalik. Aylik abonman yapmak daha mantikli olabilir, cok ucuk rakamlar istemiyorlar sonucta.

Bu arada pasaportunuz ile birlikte herhangi bir operatorun dukkanina gittiginizde aninda simi cikarirlar asagi yukari 1 saat icinde de acilir hat.

sakin vodafone'a bulasayim deme. 5 senelik wind maceramin 5 aylik bir kismini vodafone'la gecirmistim daha ucuza veriyoruz diye aramislardi. milanonun merkezinde devamli kopup duruyordu interneti.

1) tim
2) wind

vodafone ve tre'ye bulasayim deme.

ben wind'de 1 gb sinirsiz internet (32kbps ye dusuyor sonra)+300 dk (her yone)+300 sms 9 euro veriyorum aylik.

Bende iki MacBook Air var (ofis+sahsi bilgisayar), ikisinde de Chrome kullaniyorum. Is yerinde 15 civari sekme acik oluyor ve islemci ile ilgili bir sikinti yok.

Sorun Flash kaynakli olabilir, Flash'i komple kaldirip bilgisayari bastan baslatip deneyin. Eger isterse tekrar kurarsiniz.

Chrome. Safari kullanmıyorum bile. Kullanmadım hiç.

chrome

ozelliklerden flash calistirmayi kapat -- preferences --> privacy --> content settings --> click to play

bundan boyle flashlari oynatmak icin ustunde beliren play tusuna basmalisin. kafalarina gore calisamazlar

chrome kullanıyordum, fakat, click to play açık olmasına rağmen, aynı işleri yaparken safariden çok daha fazla işlemci kullanıyor, batarya performansına da etkiliyor bu. son bir kaç gündür safariye döndüm, gayet iyi gidiyor şu anda. yavaş kalmıyor safari. cmd1-2-3 dolaşımını sağlayan bi eklenti de kurdum, chrome kadar hızlı şu anda bende.

Edit: bir de click to play diye bir eklenti var tüm videoları html5 e çeviriyor.

umrumda olmazdı. bana ne, sana ne, kime ne?

o da bir insan, başka bir insandan hiçbir farkı yok.

herkesin kendi yaşamı, tercihi beni ilgilendirmez.
arkadaşımsa arkadaşım kalır, değilse, arkadaş olmak için bir sorun teşkil etmez.

hiçbir şey değişmez.

dogru yola getirmeye calisirdim, bir baska disi ile birlikte.

(ironi icerir)

yakınlaşırım. belki biseksüeldir. çok güzel olabilir eheh

uzun zamandır arkadaşım olan birisiyse, niye hiç şimdiye kadar açıklamayıp gizli tuttuğunu sorup böyle bir şeyi sakladığı için bir süre tavır alırım sanırım. saklaması üzer işte, onun dışında umrumda olmaz.

değişen bir durum olmaz

bir şey değişmez baya da eğlenceli olur iyi kafa yapardım..

Bazilari fazla dominant oluyor.. onlarla arkadaslik yapilamayabiliyor. Ama halihazirda arkadasim lezbiyen oldugunu ogrendiysem sikinti yok. Bir sey degismez. Zaten friendzone a dusmusum. Lezbiyen ya da aseksuel fark etmez.

neden tavrım değişsin? bir de böyle eşcinsel insanlara insan değilmiş gibi davranmayalım. insanları sırf cinsel yönelimi bizden farklı diye toplum dışına itmeyelim. bunun konu yapılması bile çok kötü.

okuldan var benim (hetero, erkek) lezbiyen olan bir arkadaşım. aramız da gayet iyi. hatta onun sevgilisiyle (o biraz daha baskın gibi biraz daha erkek gibi sanki tavırları falan) aramız çok daha iyi. arada çıkıp içiyoruz falan. bu arada ilginç ama evet erkek muhabbeti yapıyoruz. onun tavırları falan da öyle zaten :)bir ilginç detay daha; bir süre sonra farkettim ki ben bu arkadaşımı kız olarak görmüyorum. başka bir erkek arkadaşmış gibi görüyorum. yani yanında ''aman bu kız şunu yapmayayım, şunu demeyeyim, onu şöyle etkilemeye çalışayım'' gibi klasik erkek mantığına girmiyorum. ''moruk napıyosun ya!'' diye muhabbete başlayıp takılıyoruz işte öyle.

bir akşam erkekten beter olay çıkarıp, kavga ettiğini gördüm sanırım ordan sonra böyle oldu daha çok. asker arkadaşı gibi yani :)

neyse sonuç olarak zerre umurumda değil. benim insanları değerlendirme kriterlerimin arasında cinsiyeti, cinsel tercihi hiçbir yer kaplamıyor. başka şeylere bakıyorum daha çok.

gerçekten lezbiyense değişmezdi. olumsuz ya da olumlu, farklı bir şey düşünmezdim.

"gerçeği yalanı mı olur bunun" diye soracak olursanız... insanların ne kadar lezbiyen olduğuna karar vermek, onların eğilimlerini ve fikirlerini sorgulamak tabii ki benim haddim değil ama günümüzde şekil olsun diye eşcinsel ya da biseksüel olduğu iddiasında olan çok fazla insan var. balık yiyen vejetaryen gibi. yani işin açığı ben penisin de erkek vücudunun da çok estetik olduğunu düşünüyorum bir erkek olarak, ama biseksüelim diyemem çünkü bu yönde cinsel istek duymuyorum.

ama görüyorum yani kızları "hmmm meme çok güzel" deyip lezbiyen ayağına yatıyorlar. herkes özel veya farklı olmayı ister, buna lafım yok ama bunu daha orijinal yollarla yapan kişileri tercih ederim açıkçası... cinsel kimliğiyle ön plana çıkmaya çalışan, farklılık yaratmak amacında olan tiplerden hazzetmiyorum.

dolayısıyla lezbiyen olduğunu iddia edip de erkek sevgilisi olan, erkeklerle sevişen, neblim erkeklere ilgi duyan bir kız hakkında ikiyüzlü bir göt olduğunu düşünürüm. aksi takdirde hiçbir problem yok.

kesinlikle değişmezdi, önyargı oluşmazdı. sonradan öğrensem şaşırırdım ve olumsuz hiçbir düşünce geçmezdi aklımda. ilk kez lezbiyen bir arkadaş edinmiş olurdum, ilginç bence.
sonuç olarak kişinin cinsel tercihi arkadaşlık konusunda bir sorun teşkil etmez benim adıma.

Guzelse yavsardim, degilse beraber kiz keserdik. Evet, dogru tahmin ettiniz.

Ayrica escinsel olmak ilginc, ilgi cekici bir olay degil, tipki heteroseksuel olmanin ilginc olmadigi gibi. "Keske lezbiyen arkadasim olsa" diyen erkekten ve "ay keske gay arkadasim olsa ya" diyen kadindan uzak durunuz. Insanlarin cinsel yonelimleri onlar hakkindaki en en en gereksiz ayrintidir, bu kadar netim. Insanlarla ilgili baska seylere onem verin.

Çok yakın bir arkadaşım biseksüel olduğunu bana uzuuun bir zaman sonra söyledi. O söyleyene kadar nasıl fark etmedim bilmiyorum ama fark etmedim işte. Zor bir toplumda yaşadığımız, üstünde büyük bir baskı olduğu için bunca zaman gizlediğini söyledi. Ben açıkçası geçmişte yaşadığımız / konuştuğumuz birçok şeyin sahte olduğunu düşünüp üzüldüm ilk başlarda. Ama napalım kadermiş. Şimdi çok daha yakınız. Aşık olduğu kişiden çekinmeden bahsediyor, hemcinsi eski sevgililerini rahatça anlatabiliyor falan.
Bu arada soruda kız diyor, başlıkta eşcinsel diyor ama benim cevabımın kahramanı erkek ve biseksüel.

tanıştım, lezbiyen bi arkadaşım vardı, gayet de severim kendisi, arar hal hatır sorarım hala.

benim var bir kaç tane, biri ile aramızda gayet iyidir çok severim kendisini, arada sırada karı kız muhabbeti de yaparız aramızda ;) diğerleri ile samimi değilim ama bu durumun onların eşcinsel yada biseks olması ile bir alakası yok, sadece yıldızlarımız uyuşmuyor.

amma velakin boyu boyuma huyu huyuma birisi denk gelirse gönül düşürmekden tırsıp uzaklaşırım, (bu da oldu) bu onun eşcinsel olmasından bağımsız bişi, sadece karşılıksız bişi olmasın düşüncesi. Bu durumdan hariç banane kimi sevip sevmediğinden kiminle yatıp kalkdığından.

Biseksüel kadınların davranışlarını, direkt "lezbiyen"lere göre daha orantılı buluyorum. Yani böyle erkek gibi konuşuyosa "s.kerim sokarım höt zöt" filan, cinsel yöneliminden bağımsız olarak benimle takılamaz zaten. Onun dışında hiçbir tercihin hiçbir önemi yok, (zaten bu tercihlerin arkadaş olma kıstaslarını etkilemesine hiçbir zaman anlam veremedim), daha çok bile sevebilirim 'insan' olduktan sonra.

Yakın bir arkadaşımın eşcinsel olduğunu öğrenmedim ama benim eski sevgilimin arkadaşı lezbiyen çıkmıştı. Hatta eski sevgilime gel de beraber olalım bile demiş. Kız arkadaşım bembeyaz bir suratla bana bunları anlatmıştı ve ben ne yapacağımı şaşırmıştım. Gitsem ağzını yüzünü kırsam o kızın, kızı dövdü, hain erkek olacağım. Bir iki şamar atmasam sinirden kendimi sikecem. En sonunda sevgilim sakinleştirmişti de beni, bir daha görüşmeyeceksin onunla demiştim.

Salça olmadıkları müddetçe sorun yok da, kendilerini de ayrıcalıklı görmesin bu eşcinsel arkadaşlar. Sen kimsin ki benim sevgilime ilişki teklif ediyorsun, sandığa gel sandığa.

divit + 1. Kız-erkek arkadaşlığını istisnalar dışında gereksiz buluyorum.

1 kadeh chateau lafite rothschild + sex. tek kalemde alıyomus tum agrıları.

@dokuzeylul

ağrılar gidince antrenman yapmam erek sexte bir antrenman ama ona şuan zaman yok pil yok :D

adale demek kas demek birader zaten, ne hakkinda soru sordugunun bile farkinda degilsin.

eklemler icin joint support, ben direk orange triad kullaniyorum multivitamin. onun icinde zaten var eklem destegi. ya da ekstra alacaksin

eklem ağrın oluyorsa sanki eklemine zarar veiyorsun gibi geldi. ki kas yaparken çok mümkün.

alayı için de protein bu arada. yara ve doku iyileşmesi için en iyi kaynak.

yeterli miktarda Protein almazsan olmaz. yoksa kas da kaybedersin.

vucut gelistirmenin %40'i antremansa %60'i beslenmedir. duzgun beslenmezsen o kaldirdigin agirliklar kas yapimi yerine sen de oldugu gibi kas yikimina sebep olur. protein yeteri kadar alamiyorsun demek ki. sabahlari iki tane haslanmis yumurta. eger yiyorsan ekmegi, pilavi, makarnayi, patatesi, hamburgeri, pideyi, pizzayi, lahmacunu, kebabi diyetinden cikar. kiymadan yapilmamis, icinde lop et olan yemekleri yemeye calis izgara tavuk, tavuk cop sis, bonfile vs.

somon da ekle yukarıdakilere

Yağ artışı varsa, karbonhidrat alımı da var demektir. Karbonhidratı kesin. Kas kaybı yaşıyorsanız yetersiz besleniyorsunuz demektir. Yağsız ağırlığınız*2,75 oranında protein tüketmeye çalışın.

Bu söylediğiniz şeyler kişiye özel değerlerdir, bunu hiçbir kitap söyleyemez. Hiçbir kitap sizin bazal metobolizmanızı boyunuzu kilonuzu yaşınızı bilemez, bilemediği için ne yapmanız gerektiğini söyleyemez.

bodybuilding.com/forum

bulabilecegin en iyi kitaptir piyasadaki, ustelik bedava! somur!

günlük harcanan enerjiyi hesaplamak için: www.health-calc.com
harcanan/alınan enerjiye göre haftalık aylık kaç kilo verirsiniz alırsınız bunun hesabı için: www.health-calc.com
tabii sonuçların kabataslak ve teorik olacağını unutmayalım ama fikir verir en azından.

bence ufak olan; iphone 3gs gibi ya da galaxy'lerin mini versiyonları gibi

4 inç makbul olandır bana göre.

face twitter derken bilgisayar gibi kullanmaya başlarsın. uygulamaları indirirsin vs o iş yalan olur. bana kalırsa alacak kişi telefonu tek elle tutunca parmağıyla ekranın %70-80 ine ulaşabiliyosa o büyüklük yeterlidir. tabi yatarken de kullanılıyorsa o telefon parmağı kasmıcak şekilde ve hafif olması önemli.

4.7 inç kullanıyorum ben 1 senedir, bence ideal. tabi kadın-erkek olayı da önemli. erkekte küçük kalabilir belki, bilemem.

daha büyük ekranlı telefon görünce takılıp kalıyorsun hep:)
gerçi 5" hala cepte taşınabilir oluyor ama, yine de başka telefonlara bakmaman gerek:)

kişisel olarak değişir ama genel kanı 4.3 inç. belki çok çok ince kasa ve çerçeveyle 4.7 de olabilir. 5 kullanıyorum, 4.3 eski telefonumdu; arada elime alıyorum, küçük geliyor ama kullanım açısından daha rahat oluyor.

htc one, iphone 5 büyüklükleri ideal bence..

tam bilgisayar gibi degil de arada bakmak icin iyi olur saniyorum :)

bir de evet daha büyügünü görünce insan bir durup düsünüyor üzerine biraz daha koy daha rahat bakarsin diye ama belki yanlis düsünce o yüzden bir danisayim dedim ahaliye :) ve sanirim normal boyutu yeter.

fikirleriniz ve cevaplariniz icin tesekkürler.

Htc one kullanıyorum ekranı ideal. Galaxy S çok küçüktü.

Bence son nokta 5" olmalı.Ama ekran çerçevesi çok çok ince olursa 5,2"-5,3" de olabilir.

Mesela G2 kullanıyorum.Alet 5" ama kasa ile ekran arasındaki çerçeve o kadar ince ki ekran boyutu telefonu büyütmemiş.Yani sadece ekran boyutu ile sınırlı değil.Telefonun kasa yapısı ve tasarımı da çok önemli.

1 sene once iphone 4 ten samsung note 2'ye gectim. hayatimda vermis oldugum en dogru karar olabilir. daha kucuk ekranli bir telefon asla kullanmam artik.

4.3" bence

Note 3 ownz all of them.

bir daha diğer telefonları elinize alamazsınız.

ayfon 4 boyutu bence çok çok iyi.

4.5" - 4.7" bence ama çerçevesi küçükse 5" de olabilir.

6" iyidir diyerek lumia 1520 almayı düşünüyorum.
ortalama bir akıllı telefon zaten cepte taşınırken rahatsız ediyor her türlü... rahatsız etmeyecek kadar küçüklerin de kullanımı zor.

4,5 ile 5 inç arası makbuldür. Ağırlığı da en fazla 120, hadi bilemedin 130 gram olsun.

tek tek hepinize tesekkür ederim, ortalama bir fikir olustu simdi ben de.

şart mıdır denemek bunları?

van gogh müzesine git. bulldog'da hafif bi ciğara iç. paradiso'ya git gece. redlight'ta bi tur at, sadece tur at ama. ekstrem takılan deneysel şeyleri seven arkadaşsan casa rosso'ya git. tramvaya bin öyle gez. voldenpark'a git. tur at. bi dünya şey var lan yapılacak. nası sevmedin.

abartıldığı kadar inanılmaz değil tek başına gidince kardeş.

geçenlerde başka bir amsterdam sorusuna verdğim cevabı kopyalayım o zaman:

tren istasyonundan şehir merkezi istikametine doğru sırasıyla gideyim.

istasyondan çıkınca zaten kalabalığı takip ederseniz, en işlek caddede bulursunuz kendinizi. sağ tarafta dünya pahası hediyelik eşya dükkanları, sol tarafta da büyüklü küçüklü çeşitli müzemsiler var. büyük genişçe bir meydana çıkacaksınız; orası dam square. kraliyet sarayımsı bir şey var. gezmeye çok değer mi bilmiyorum ama 25 euro gibi bir ücreti olduğundan ben hiçbir zaman girmedim içine. daha doğrusu içine girdim, girişten bakıp çıktım. onun hemen arkasında, cadde üzerinde tarihi, mükemmel bir binaya kurulmuş bir avm var. bizdekilerden çok farklı. orada da şöyle iki dönülebilir.

geri geldik o meydana. sarayımsıyı arkamıza aldık, karşıda bir dikilitaş var. o tarafa geçtik, ara sokaktan hafif sol yaparak girdik, de oude kerk var (the old church). ben ne zaman gitsem içeri giriş yoktu hiç. sürekli mi yasak, yoksa geçici bir şey miydi bilmiyorum. o kilisenin hemen alt tarafında da red light başlıyor zaten. hem gündüz hem gece görmek gerekir diye düşünüyorum. gece ben çok tedirgin oluyorum oralarda. o yüzden adam akıllı nerde ne var keşfetmek için gündüzden bi ön hazırlık yapılabilir. red light'tayken kanalın diğer tarafına geçince de çok abidik gubidik sevimli dükkanlar başlıyor. mesela bir condom shop var. vitrindeki her parça görmeye değer :) onun dışında ikinci el dükkanlar falan, çok güzel şeyler bulabileceğiniz dükkanlar var o sırada.

neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken (ha bu arada o meydanda madam tuso müzesi de var ama ben ona da girmedim) sağ tarafında çiçekçiler olacak. o araya girip çiçekler, tohumlar falan bir süre takılabilirsin. sokaktayken sol tarafında çiçekçiler, sağ tarafında da küçük küçük peynirciler olacak. o peynircilere girip peynirleri tat, ama alma. çünkü (yol tarifini hatırlayamadım şimdi) de pijp denen mahallede aynı bizim pazarlar gibi pazar kuruluyor. ben 500 gr baby gouda'yı 4 euroya almıştım ordan. en ucuz peyniri o pazarda bulursun.

ucuz demişken, illa ki hediyelik almak istenir. onu da watrelooplein'ın oralardaki bit pazarından bulabilirsin. dükkanların yarı fiyatına her şey.

Bira falan içilecekse de "brouwerij 't ij" var yine şehir dışına doğru bir yerlerde. bir değirmenin içine kurulmuş bar. bahçesi de çok güzel beer garden şeklinde. karşı tarafında böyle limanımsı falan, güzel yerler var. tam hatırlayamıyorum, gidip bakman lazım :)

ya bir de sarpathistraat üzerinde amsterdam üniversitesinin öğrenci yurdu var. oralarda çok güzel bir kültür merkezi vardı. giriş katında akşamları çok güzel konser salonları oluyordu. ama adını unuttum onun da.

bu arada, hooop diye amsterdam centraal'e geri gittik. arka tarafında deniz var. bir de köprü var. o denizin ortasında java eiland diye bir ada var. köprüden yürüyerek oraya git, otur orda saatlerce denizi izle, limanı izle, mis gibi havanın tadını çıkar. çok fazla bir manzarası, özelliği falan yok ama çok huzurlu, şehrin kalabalığından uzak. belki sadece sen bile olabilirsin o an orada oturan.

şimdi böyle anlatınca gerçek dünyadan kopup oralardaymışım gibi hissettim. annem odaya girince kendime geldim. çok üzülüyorum.

not: bunlara ek olarak bir de vondelpark var.

edit: daldan dala atlarken atlamayı abartmışım biraz. "neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken" diyip bırakmışım.

evet, neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken, ama baya gideceksin rembrandtsplein tabelasını takip et. çok yakın zaten. orası da çok güzel, alternatif bir meydan. ben en son gittiğimde resim yarışması vardı. ressamlar eserlerini hem sergiliyor hem de bir yandan yeni tablolar yapıorlardı.

oradan da devam ettiğinde, meşhur iamsterdam yazısının oraya çıkacaksın, museumplein yani. ama yine orda da çok bir şey bekleme. yazının da bir nanesi yok. yazının ordaki rijksmuseum dünyadaki en güzel müzelerden diyorlar ama, fakirlik. ona da girmedim. vondelpark da o müzenin arka tarafında zaten.

edit 2: zaten amsterdama gdip kafa olursan, haliyle amsterdamdan tat almazsın, sonra da bi bok yok dersin. öyle güzelim bir şehire gitmişsin, neden ziyan edesin ordaki vaktini mantarla şunla bunla? içmeyin kardeşim. ya da akşam inzivaya çekildiğinizde için. gününüzü de gezerek değerlendirin. içecekseniz de ütopia var, oradan alın ne alıyorsanız.

bir de, couchsurfing'de adamın biri geçen yıl free canal tour'lar düzenliyordu külüstür bir tekneyle. ona katılırsan insanların saatlik 60 euro verdiği geziyi daha az konforlu bir teknede sen bedavaya yapabilirsin. tur sonunda 3-5 euro bahşiş bırakmak ya da bir bira ısmarlamak da opsiyonel.

vallahi turistik olarak bi bok yok, arkadaşlarinla kafa olmaya gidiyosun.

biz 3 gun kaldik, sansimiza hostel odamizda japon bi öğretmen vardi ama adam acaip unique bir sey. 3 gun boyunca sabahtan aksama hostelin önündeki bankta oturup, kafa olup japona gulduk. cokdegisik bi kafa idi. yalniz deli gibi pada gidiyor malum seylere. mantar, kekvs bunlar para ziyani.

Amsterdam'ın pek bir özelliği yok turistik anlamda. Ancak mutlaka Anna Frank'ın evini görmelisin.

Anna Frank evi ve ücretsiz şehir turunu da öneririm evet. Ben de tek gitmiştim, manyak gibi de eğlenmiştim, üstüne neredeyse hiç de kafa olmamıştım ona rağmen yani.

www.xtracold.com

muhtemelen tek başıma olduğum için pek bir şeye benzetemedim. yine de ben öyle gezmeyi falan çok seven biri değilim. belki de ondandır. ne bileyim böyle dağ olsun, kır olsun, hatta tarla olsun. ben yakayım mangalı, açayım bir ufak rakı, arkada hafiften neşet ertaş çalsın, tek başıma bile olsam bundan zevk alıyorum. yok mu şuan amsterdam da olan, takıl bana diyen? masraflar benden.

mesafeyi bilmiyorum da lisse diye bi yerde keukenhof bahçeleri varmış. fotoğrafları on numara. bahçeye birazcık ilgin varsa gidip gör bence uzak değilse tabi.

7 ay yaşadım hollanda'da. kek yemedim hiç.

müzeler var bi sürü bi sürü.
partylerin en güzelleri orada. gece hayatı muazzam. çok fit güzel insanlar çoğunluğu.

Magic trufflesı dene eğlence ayağına gelecek, emin olabilirsin.

Ben 15 grama yakın mexican denemiştim 1 saat sonra turkish airlines, saatlerce gitmeyen gülme krizi ve hafif halüsinasyonlar.

10 kilo fazlan varsa gitmelisin. o kadar kilo bilinçsizce verilmez. hastahanelerin diyet bölümleri oluyor. direkt gidemiyorsun ama. önce iç hastalıklarına git, ben zayıflamak istiyorum de, doktor yönlendirir seni. ücretsiz oluyor.

hastanelerdekine genelde obezite aşamasındakiler gidiyor sanırım. ben gittiğimde hemşire ve doktor bolca gülmüştü bana. ama yine de geri çevirmiyorlar, sağlıklı bir beslenme ve spor programı çıkarıyorlar kilona uygun.

yani önemli olan kilon değil, sağlıklı beslenmeyi öğrenmen. çok zayıf insanlar da gidebilir.

on kilo fazlam yok ama hangi hastaneler onlar ki? benim sağlık sigortam karşılamıyo gerçi

ben gayet beşiktaş sait çiftçi devlet hastanesine gitmiştim.

ankara'da isen, ibni sina hastanesi ve numune hastanesinde var diyet bölümleri.

istanbul'dayım.

@nilmiye dediğin hastanede yok ki diyetli bölüm dahiliyeye mi gittin sen

edit: ya sırf meraktan soruyorum devlet hastanesine gitmiyorum sigortam da yok orda zaten:D

benim diyetisyen 80-100 tl arası bişidi tam hatırlamıyorum.
surp prgiç ermeni hastanesi yıllar önce 60 tl idi.
yani çok da pahalı değil.

tam olarakta 8 kilo 662 gram ve daha fazlası varsa diyetisyene gitmen gerekir kankiletto

ya 100 lira az mı benim 1 liram bile yok gitmicem zaten de fikir olsun diye soruyorum

benim 10 kilo vermem gerekiyordu, diyetisyene gitmedim, 7-8 ay sürdü vermem ama verdim. bence olay 5 kilo 10 kilo meselesi değil, kilo vermek için temel adımları attığın halde kilo veremiyorsan metabolizmanda bir kusur var mı diye gidilir, tahliller yapılır falan. yoksa az yiyip spor yapınca zaten kilo verebiliyorsan, bünye normalse yani, gerek yok.

mula madem diyetisyene gidemiyorsun sana diyetisyenimin verdiği diyeti yazıyorum

sabah: 2 dilim çavdar ekmeği, bol yeşillik, 5 adet zeytin, domates, biber, 1 yumurta, 1 dilim peynir ( yumurta yemezsen peyniri 1,5 yapacaksın), çay (şekersiz)

öğle yemeği (kahvaltıdan 3 saat sonra): 2 dilim çavdar ekmeği, 1 kepçe çorba, 1 tabak sebze yemeği, 1 su bardağı yarım yağlı yoğurt, salata (salataya 1,5 çorba kaşığı yağ ilave edilecek)

öğle yemeğinden 2 saat sonra ara öğün: 2 ceviz içi, 3 badem, bir porsiyon meyve, yeşilçay ( çubuk tarçın koy)

akşam yemeği; öğle yemeğinin aynısı sadece sebze yerine et koyacaksın ( 3 köfte büyüklüğünde) et yoksa baklagillerde yiyebilirsin.

yatmadan 1-2 saat önce 1 su bardağı süt, 1 porsiyon meyve.

30-45 dk arası spor yapacaksın, 2 lt su içeceksin. başarılar :)

Atıyorum 165 boyunda 55-60 kiloda şişmanım der dahiliyeye giderseniz psikoloğa yönlendirme ihtimali olabilir, ama sağlıklı beslenmek istiyorum neyden ne kadar yemeliyim falan derseniz diyetisyene yönlendirir diye düşünüyorum.

Edit: Bu arada diyetisyenden önce dahiliyeye gidilir, kan değerleri ölçülür, bu sonuçla birlikte diyetisyene gidilir, buna göre bir beslenme önerilir.

diyetisyene sadece kilo fazlası olduğu için gidilmez. kilo azlığı için de gidilir, beslenme düzeni için de gidilir, herhangi bir nedenle bir gıdayı alamıyorsanız (vegan olabilirsiniz, x ürününe alerjiniz olabilir, kimi besinleri sağlık probleminden dolayı yiyemiyor olabilirsiniz) eksik beslenmemeniz için gidebilirsiniz.

diyetisyen diyince aklınıza sadece şişkoların gittiği uzman şeklinde gelmesin.

2014 yılında hala diyetisyene gittiğinize inanamıyorum. Hadi devlet hastanesi falan neyse de özel diyetisyenlere para dökmek akıl karı değil. Günlük alacağınız protein miktarı belli: Yağsız ağırlığınız*2,75 gram; Alacağınız karbonhidrat miktarı belli, ki ben 60 gramdan fazlasını aşırı olarak değerlendiriyorum ama genel kanı bu yönde tabii: Kilonuz*2,5/3 gram. Her türlü işlenmiş gıdadan uzak durup günlük en az yarım saat egzersiz yapıp bazal metobolizmanızın 300 gram altında kalori alırsanız bol bol su içerseniz kaliteli yağları tüketirseniz sebze yerseniz kilo verirsiniz. Bunu uygulamak zor değil ki. Yok eğer ben bunu menü haline getiremiyorum derseniz o konuda da yardımcı oluruz ama temel kural bu. Ben inanıyorum yapabileceğinize.

Sonsuz. Yani hiçbir zaman.

porsiyonlarını %25 azalt, günde yarım saat yol yürü, zehirli içecek ve yiyeceklerden uzak dur.

seneye bu zamanlar görüşelim. ama bu dediğimi hergün yapacaksın.

arkadaşlar zayıflayınca yeni elbiseler için de burda fon oluşturayım mı desteklicek misiniz asdfgjlfj

söz konusu olan sağlığın eğer özele paran yetmiyorsa devlet hastanesine gidebilirsin.
@compadrito o kadar basit olsaydı diyetisyen olmak için başka bir ülkede 4 yıl okumazdık

diyetisyene para verecegine bodybuilding.com ve forumu, gir oku. diyetisyen buradaki adamlardan iki gram fazla biliyorsa ne olayim. angelus olayi ozetlemis. hala daha 2 dilim cabdar ekmeği, kibrit kutusu kadar beyaz peynir diye liste yapan diyetisyenden cacik olmaz.

diyetisyenlik, gunumuzde insan soguslemek uzerine kurulmus bir meslektir, daha otesi degil. belki metabolizmada sorun vardir, gidersin (onu bile kaci teshis edebilecek belli degil). onun disinda zayiflamak icin temel bilgiler her yerde, uygulamak kaliyor geriye.

ayrica beyaz peynir, iki tane zeytin gibi sacma sapan diyetler degil, yulaf, ton, tavuk, tatli patates, berry'ler gibi meyvelerden olusan diyet yapmalisin.

saka gibi ya, hala daha iki tane zeytin, kibrit kutusu kadar zart zurt diyen diyetisyen var. sene 2014

p.s: geride kalan 5 senede her kis bilerek 90-95 araligina cikmis, her yaz 75-80 arasina inmis bir kisiyim. sporsuz zayiflama olmaz, bilesin.

angelus, arnold, compadrito, ncr +1
"niye gidilmemeli"nin cevabı da rock n roll'ün listesinde gizli.
gideceğiniz 100 diyetisyenin 95i size aynen öyle, her gün her öğünde ekmek, günde birkaç porsiyon meyve-süt ve ara öğünler dayayacak.
kendilerini geliştirmiyorlar çünkü...

@mula

evet, dahiliye'den yönlendiriyorlar.

Buzdagi,

diyetisyenlik zayıflatmaktan mı ibaret? Başka bi olayı yok mu?

Adamın 1 lirası bile yokmuş, biz de ona göre bi tavsiyede bulunduk. Ayrıca %100 çalışan bi yöntemdir. Yeter ki kaytarmasın.

@compa Ya alti kilo aldim onu vermem lazim sonrasi kolay deniyorum bakalim az yiyorum spor da yapcam finallerden soora. Sag ol

yürü abicim, yürü. bişey biliyoz da söölüyoz.

aynı kategoride değil belki ama almanyada sesli sümkürmek serbest. hoca tahtada ders anlatırken bile haşır huşur sümkürüyor. belki de almanlar bu yüzden mutludur ahah.

bu arada benim gördüğüm kadarıyla avrupa ülkelerinin hepsinde de bu dediklerin ayıp.

italyada da burnunu sesli sesli sumkurmek serbest. sofra olsun, kutuphane olsun falan zerre cekince yok, resmen gok gurultusu gibi allah ne verdiyse yardiriyorlar. kafayi yiyiyorum kütüphanede. hele kisin resmen resital var.

ayrica italya gegirme kismini kim uydurduysa iyi sallamis. belki krolar cenneti guney italyada oyledir.

allahtan bizde yemek guzelse "eline saglik" deyip geciyoruz.

simdi ben osurmayi bilmiyorum da, fransa'da da sesli sumkurmek cok serbest. tramvayda, derste, yemekte, her yerde caart cuuurt sumkuruyorlar. ben de yapiyorum amaka artik. utanmiyorum. insan cikan sesten utanir lan, ama alistim valla.

Norveç. Eski ev arkadaşım Norveçli. Konuşurken, hep salardı.

Değer mi diye sorulmaz hocam. İş senin, gerekli gördüğün riskleri, masrafları alacaksın. Ayda 150TL bir şey değil açıkçası (makine fln dediğin için).

ayda 150 çok. teker teker koyamıyo musun ?

teker teker koyulamiyor, her bir kategori icin yalniz bir ilan verilebiliyor bedava. ben de genellikle kule vinçlerle ilgilendigimden oturu birden cok sey listelemem gerekiyor.

türkiye'de olmaz :)

var. ama stokta yok diyor. haberdar et secenegini şeettirin.

www.surprizpaketleri.com

italyaya giden birisinden isteyebilirsiniz.

Türkiye henüz buna hazır değil.

italyada cok yaygin oldugu fikrine nasil vardin bilmiyorum ama 5 senedir bir kere bile gormuslugum yok

allah taş eder :/

bende onun yerine makarna şeklinde penis var olur mu?

ahaha türkiyede olsaydı zaten yemekten başka amaçla kullanılırdı.

bkz. damacana, maden suyu şişesi vs.

Bu aksam menude penis makarna,hahaha tobe tobe cok guldum yaaa,
Burasi turkiye aninda toplatilir yaa :)))

cunku buna bakip kendini kaybeden sonra birilerine tecavuz eden erkekler olurdu. vala olurdu lan. ya da biri birine yapardi bunu saka olsun diye adami bicaklarlardi.

o degil de cok iyiymis hic gormemistim bunu. guzel bir surpriz olabilir ben de istiyom.

Sözüm meclisten dışarı. Şikayetim sisteme. Çok özür dileyerek yazıyorum:

Makarna y**rraklı olunca ağıza almakta sorun yok, seks sırasında rica edince "havamda değilim." Allah kadın milletini kahretsin. :(

Tekrar özür diliyorum. Şikayetim tüm başlıktan bağımsız olarak insanlığa. Bizi bu hale getiren sistem utansın.

El cevap: İtalya'ya giden arkadaşım getirmişti de Türkiye'de bulamamıştık biz de.

askgfkjafasglf süper ya...

sen ne yersin diye sorulduğunda farketmez diyenler için yapılmış gibi duruyor.

fakat tadı çok boktan, söyliyim de. sırf esprili diye o kadar çabaya girmeyin, ödediğiniz paraya yazık. sözde aromalı, renkller aromalarından geliyor ama, nimete deböyle denmez tabi de, s*k gibi tadı var.

sex shoplarda var diye duydum birinden ama emin de değilim.. bi bakın bakalım onların sitelerine..

Onu bekarlığa veda şeridinde kıza b8r hediye sepeti yapiyolla gavurlar ordan biliyorum ve Londra da bile sexshoptan alıniyordu

Edit mobildeyim mal mal yazmam ondan mütevellit

italyanca icin konusuyorum;

ilk 3 kur icin (genis, gelecek, gecmis) evde kassan rahatca ogrenirsin 6 ayda. kitap "asim tanis - yapisal yolla italyanca". hadi gelecek ve gecmisi ogrenemedin, ama genis zaman kesinlikle hemen kaparsin. baslangicta cok kolay italyanca.

Kitap diyelim; Otostopcunun galaksi rehberi! cok eglenceli ve okurken defalarca kez hakikaten! dedirtir bana, arada acar okurum falan hala. Iste boyle tespitleri, aciklamalari, metin cok eglenceli, derdim tasam kalmiyor okuyunca.

sartre - akıl çağı
camus - düşüş

düşüş tam bir piçi anlatiyor benim gibi (eski). sartr da unideki ben.

doğunun limanları -amin maalouf bir de simyacı-paolo coelho yıllardır ara sıra okurum pek severim :)

Oblomov - sebebi uzun,
Körleşme - Elias Canetti - Prof. Kien kesinlikle tanınması gereken bir karakter
Dorian Gray'in Portresi - anlatması zor,
Jose Saramago'nun genel olarak kitaplarının kurgusu güzel oluyor. Çoğunu çok severim.
Eduardo Galeano - böyle bir çok konu hakkında kısa kısa yazar, enteresan şeyler okuyabilirsin,

ORHAN PAMUK-İSTANBUL

jose saramago - körlük
sarstığı için.

ben ekstradan (muhtemelen neredeyse kimsenin bilmediği) göğü delen adam'ı tavsiye etmek istiyorum. roman değildir, bence öykü de değil, bilmiyorum başka bi şey.

aşık olmak değil de, grangé-şeytan yemini kurgusu çok iyi. arkasındaki fikir çok güzel. genelde kurgu roman okurum zaten.

ha aşık olduğun roman dersen, okurken ağladığım pal sokağı çocukları derim. çok küçükken okudum ama ben bu tip kitapları. dolu dolu gözlerle nemeçsek'in ölümünü okumuştum. daha da etkileyen kitap olmadı beni sanırım.

Çok fazla sevdiğim kitap var, ama en sevdiğin ne dersen Jane Austen - Aşk ve Gurur
Neden sevdiğimi bilmiyorum, belki Elizabeth'i kendime benzetiyorumdur.

Kurk Mantolu Madonna.

Saka lan saka, icim sıkıla sıkıla zorla bitirmistim.

En sevdigim demek abarti olur belki ama hatirladigim en etkileyici roman olarak ucurtma avcisini soyleyebilirim.

cinlerle yolculuk-jamal mahjoup. adı yanıltmasın, cin falan gibi şeyler yok içinde. kitap bir yolculuk hikayesi. hem bir yerden bir yere yolculuk hem de geçmişe yolculuk. neden aşık oldum bilmiyorum.

Mülksüzler

"Devrim yapamazsınız, devrim olabilirsiniz ancak." dediği için severim.

en sevdiğim diyemicem ama yeri bayağı ayrı olan kürklü venüs var. "oha, herif benim kadar ruh hastası olmakla kalmamış, üstüne bi de kitap yazmış" demiştim. kendi kafandaki, insanlara pek anlatamadığın şeyleri romanda görünce acayip seviniyosun. kitapla arkadaş olasın, karşılıklı çay içesin falan geliyo.

en sevdiklerimden biri kinyas ve kayra- hakan günday
kitabı her gördüğümde uff keşke okumamış olsaydım şimdi okurdum negzel dedirtebildiği için sevdim

Aşk gibi aydınlık Ölüm gibi karanlık sevdiğim romandır. neden bu kadar seviyorum bilmem :))

Karıncalar - (bkz: Bernard Werber)
ilk aklıma gelen bu kitap hep nedense. galiba hikayesinin kurgusu biz insanların muhayyilesini epey uç noktada zorladığı için. Merak uyandırma anlamında mükemmel.
Daha sonra I.O.A^dan (bkz: Amat) - Olayın cereyan ettiği bölge olarak ve kurgu tabi. Bir de (bkz: diyavol paşa) var kitapta.
Yine I.O.A'dan Suskunlar kitabı - Şarapsız (bkz: pereveli hacı iskender efendi) sebebiyle!
Son olarak Robert Ludlum'un "Nemrut" kitabı diyebilirim, polisiye gerilim tarzı ve mükemmel kurgu.
Ulan aklıma geldikçe geliyor;
J.C.Grange - Leyleklerin Uçuşu - Final idare eder ama kurgu mükemmel.

Zorba-Nikos Kazancakis

çok başka bir adam tasvir ediyor ve ben böyle bir adamla yaşamak yaşlanmak istiyorum bu kitabı okuduğumdan beri..
kaç kere de tekrardan okudum bilmiyorum..

Dicle'nin Yakarışı- Dicle'nin Sürgünleri: Mehmet Uzun

Ateşin etrafına oturmuş savaşa, sürgüne ve aşka dair hikaye dinliyor gibi hissettirdiği için

Lessie. İlk okuduğum roman. bir günde bitirmiştim.

9 Kehanet(James Redfield) - Okurken yazılanların doğru olduğunu hissediyorsunuz.

Serenad(zulfu livaneli) hepsinin yasanmisligini hissedip,lan ..... neyse yaa,mutlaka oku

Hermann Hesse - Bozkırkurdu

okurken ve bitirdiğimdeki ruh halimi yazı ile anlatmam baya zor, eksik kalır ve uzun sürer muhtemelen. tek kelime ya da cümle demek gerekirse "insan" denen varlığa bir nebze daha yakınlaştırdı ve dolayısıyla kendimi kendime.

lolita

elestirdigimiz adamlar gibi konusmusuz, nedenini sildim.

piraye

çok sevdiğim bir kız aracılığı ile ve onunla sohbet ettiğim dönemde okumuştum bana onu hatırlatıyor.

Yaman Koray - Büyük Orfoz

Hayatta istediğim her şey var o kitapta.

üni. kütüphanelerine bakmayi dene

anca internette ya da empolide bulursun, dukkanlarda empoli formasi olmaz. unlu bir italyan atasozu der ki; "sen italyasin, kucuk dusun.". hayat kucuk burada, oyle her aradigini bulamazsin. ben bunu milanodan yaziyorum, diger sehirleri sen dusun.

buyrunuz burda ebay imdadınıza yetişiyor ebay.it kontrol edilebilir.
www.ebay.com

AKMAR pasajinda vardir belki kanka baktin mi

Pronunciation: Yeh - rah - chi

İsviçrenin italyan bölgesinden olsa gerek

italyanca okuyacaksan (ki italyanca oldugunu sanmiyorum, hic mi hic duymadim benzer bir sey), su sekil okuman lazim:

iyeraaçe

1. Linkedin de davetiye diye bir şey yok ki ?
2. Hayır, sizi eklemiş.

linkedin e girerken mail adresinden olan kontaklarını bulduktan sonra diğerlerine davet atayım mı diyor. oraya evet dediyse o mail muhtemelen gelen.

arkadaşın birisi öyle tüm şirkete mail atmıştı saolsun.

otomatik davet. mailden kontaklari eklenmiştir

@storax linkedine üye değilim diyorum nasıl ekliyor? Davetiye dediğim "Invitation to connect on LinkedIn‏ " maili işte, düğün davetiyesi değil

adam kendi mailini yazınca linkedin bütün kişilerine davetiye gönderiyor, üye olmayan kişiye de 'hadi artık üye ol' maili geliyor. kasıt yoktur muhtemelen

fransa asiri sagcilari getirdi parlementoya. avrupa birligini catirdatmaya basladi bu secim cunku secilenler avrupa birligini istemeyenler, ozellikle multecilerden sikayet edenler.
www.theglobeandmail.com

oy verme oranlarına dikkat et, genellikle çok düşük. bu yüzden sağcılar gelmiş olabilir, aklında bulundur bence :)

ayrica avrupa parlamentosu halki temsil eder ve %90 tavsiye vericidir, herhangi bir yaptırımı yok. ben de anlamiyorum neden bu kadar yaygara yapiyor bizim basin ama burada (italya) bu secimleri sallayan kimse yok.

katılım oranı düşük olsa bile avrupa'lı anladı ki ülkelerini sömüren, paralarını iç eden müslüman göçmenlerden hiç bir şey olmaz. türkiye'de akp'ye oy veren adamların avrupa'da sosyalist partilere oy vermesi hatta milletvekilliği yapması özellikle hollanda ve belçika gibi ülkelerde artık siyasi partileri bile rahatsız eder durumda.
mesela belçika'da aşırı sağ diye lanse edilen n-va aslında türkiye'de ki en aşırı sol partiden bile daha sosyal politikalara sahip. adamların tek isteği kendilerini sömüren valonlar ve müslümanları minimuma indirebilmek. onun dışında sosyal haklar, çevresel etkiler vb. gibi konularda gerek yeşiller gerekse de sosyalistlere aynı çizgideler. belçika özelinde aşırı sağ diyebileceğimiz parti olan vlaam belang mesela %15 ten %5 e kadar geriledi. aşırı sağın kazandığı yok. türkiye'de basını olayları hep türkiye ekseninde değerlendirdiği için yaygara varmış gibi.

darknum, hayır dün akşam sona erdi oylama süresi.

genelde yurtdışı postalarına özen gösterirler aslında. ama posta takip kodu varsa o kodla takip etmekte fayda var.

ingiltereden kayıtsız verilen posta 2 aya yakın sürede geldi. kayıtsızları kimse takmıyor.

kayıtlı olan postalar da 1 haftada geliyor genelde. bu yüzden kesin kayıtlı olması gerekiyor, evde olmasanız bile en azından postanın nerede olduğunu görebiliyorsunuz.

kayitsiz postayi sallamazlar. kayitli ise, takip kodu var ise senden habersiz hic bir sey yapmazlar. gayet de hizli gorece olarak. takip et pakedini

Takip kodu olan postamı evde yokken getirmişler.komşulara adımı sormuşlar beni tanımadıklarını söyleyince geri göndereceklermiş

external ses karti alman lazim yoksa latency olur, gitarda caldigin nota gecikmeli gider, hic bir zevk alamazsin.

micro cube'un line out'undan çıkıp bilgisayara bağlanırsın ama doğrudan guitar rig üzerinden yapabilir misin emin değilim. eğer gr buna izin vermiyorsa bir daw kullanarak yine istediğini yapabilirsin.

bu arada sadece gitarı bağladığında latency problemi yaşamıyorsan amfiyi kullandığında da yaşayacağını sanmıyorum.

sekse

Antremandan hemen sonra ufak miktarda basit şeker ve proteine. Yarım bardak %100 üzüm suyu ve whey, örnek vermek gerekirse.

brawler +1

basit karbonhidrat kaynagi (seker), bu uzum suyu olur, meyve suyu olur, muz olur + protein (whey)

Su dışında her şey teferruat. Günlük protein alımın yeterliyse suyunu iç, duşunu aldıktan sonra yemeğini ye.

Yağ alımını unutma. Sağlıklı yağ kaynakları vücut için çok büyük bir önem arz etmektedir.

ellerini iki yana degil de ortada birlestir yan yana, oyle sinav cekersen o kaslari vurursun (tipki benchde bari dar tutmak gibi).

not: genetik olarak orada belirgin kas olacak bu cocukta diye programlanmadiysan asla bu adaminki gibi kaslarin olmayacak orada, onu da bilesin. zaten evde sinavla bir yere gelemezsin, o ayri mesele. spor salonuna git.

www.youtube.com

ayrıca kanalını da takip et çok iyi videolar var; www.youtube.com

bence o bölge için en etkili haraketler incline bench press, dumbell pullover ve one dumbell front raise. dumbell fly de yapılabilir. ayrıca bu haraketler üzerine dips iyi gider.

1) 3 km kostun diye 10km kosusunu tamamlayacaksin diye bir sey soz konusu degil
2) 10 km hayatinda hic kostun mu?
3) haftaya olan 10km'lik kosu icin hic bir sekilde hazirlanamazsin
4) Guven, Ozveri, Tecrube ister

ozet: fazla gaza gelme, kosu forumlarini oku, madem sevdin kosmayi, gelecekteki baska kosular icin antrenman yap.

1 haftada 10 km için hazırlık programı pek olmaz gibi. Eğer daha önce maksimum 3 km koşabilmişseniz 10 km'ye çıkabilmek için çok daha fazla zamana ihtiyacınız var.
Ama illa yapacağım derseniz, koşudan bir gün önceye kadar her koşuda mesafenizi artırarak antrenman yapın. Yani koşudan önce 9 km kadar koşabilmiş olun. (Pek mümkün değil ama.)

1 hafta boyunca ısın, esne, geril. hafif tempo koş. hazırlık olur en azından zannımca. son 1-2 gün dinlen.

yavaş tempoyla koşsanız (8 km/sa) 3 km'lik koşu dediğiniz şey 22.5 dk sürer.

10 km'lik koşu aynı tempoyla 75 dakika sürüyor. Temponuzu koruyabilirseniz tabii.

Ciddi fark arada ve bu farkı kapatıp kapatamayacağınızı anlamak için bir gün çıkıp temponuzu bozmadan kaç dakika koşabildiğinize bakın. 60-65 dk ise belki bir ihtimal aralarda yavaşlayarak 10km koşabilirsiniz. Ama eğer bu süreler kadar koşamıyorsanız kendinizi zorlamaya gerek yok. Zorlamak ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

Sen guzele isin iyi beslen o gun gerektigi gibi giyin kosuya katil 10 km kesintisiz kosamasan bile ilk etapta cok zevk alirsin o kadar kosan insani bir arada gorunce ve daha cok motive olursun. Diyelim 3K kostun yoruldun tempoyu dusur hatta yuru kendine gelince devam et boyle boyle tamamlarsin gibi. Ama kesinlikle git yani cok guzel bir deneyim oluyor. (kendimden biliyorum da)

Hayatımda 10k koşmadım da önemli olan katılmak gibi görüyorum yani. 3km 15 dk'da filan koşuyorum ama genelde 20 dk'ya yayıyorum.

newbalancen eskişehir koşusuna katılmayı düşünüyorum lisans istiyorlar mı diye araştırdım ama bir sonuca ulaşamadım. Daha önce katılan veya bu konu hakkında bilgisi olan var mı?

bir hafta boyunca, ilerde sizi yalnız bırakmayacak eklem rahatsızlıklarına hazırlık yapabilirsiniz. bu bir haftada yapabileceğiniz en yararlı hazırlık bu olur.

normalde spor yapmayan biri bir anda bu kadar koşmamalı. koşabilir mi, sorusu bile çok yersiz. cevabı evet bile olsa, çok zararlı bir evettir. durup dururken deli gibi koşmak istiyorsunuz. gerekirse saatte 2 km'lik bir hızda yürür gibi koşar, yine bitirirsiniz ama sonra bir hafta kadar yatarsınız evde. o kas sızısı için bir haftaya ihtiyacınız olur. 3 kilometre çok başka şey, 10 kilometre çok başka şey. 68 kiloda dövüşen birini ağır siklet bir rakibe karşı dövüştürüyorsunuz. vücudunuzu böyle değersiz görmeyin.

Dün 5 kilometreyi 30 dakikada koştum ve rahattım. Yarışa katılır mıyım bilmiyorum ama en azından bugün gidip bir kaydımı yaptırayım. Hayattımda ilk 10k umarım son 10k olmaz.

hadi hayırlısı.

3 koşmuşsun, 5 de koşmuşsun ve yaparım diyorsun.
10 km için kendini yırtarcasına bir tempo tutmadan ama 5 km'lik koşuda belirlediğin tempoyu nasıl yaptıysan ona göre kendi limitini az çok anlar insan, koş. Yapılabilir.
Not: Bir haftada ciddi ciddi hazırlanamazsın ama, artık geç.

abi naptın, taşı toprağı satıp sahil kasabasına yerleşmedin inşallah.

Dün bir 5000 daha koştum bugünde son kez 3000 koşup pazar günkü yarışı bekleyeceğim. Yarış öncesi önerisi olan var mı? Ne bileyim mesela şekerli su iç gibi bir şeyler de olabilir.

Koştum ve geldim. Çok rahat bir tempoda koştum. Son kilometrede baktım iyiyim hızlandım. Hatta son 150 metrede daha da çoştum. Şu an için sol dide hafif bir sakatlık var ama önemli olmadığını düşünüyorum.

Destek veren Ve bu yarışa katılmamı sağlayan herkese çok teşekkürler.
Özellikle Düzsac'a ve hasmetizm'e.

Tebrik ederim. Esneme hareketleri yapın, dizinize de buz koyun. Şu an sıcaklığıyla fark etmiyor olabilirsiniz.

tebrikler kanks, sana güvenim tamdı, sonuç beklendiği gibi oldu. quadriceps kaslarını çalıştırmak dizleri güçlendirir, ben diz ağrılarından bu şekilde kurtuldum.

Evet. Ama modeller elde kalmış eski sezon olabilir.

polo kampanyasi dedigin;

(bkz: us polo assn)

olmasin? ralph lauren olan mi yoksa? bu isim karisikligindan cakal polo baya goturuyor mali

birkaç hafta öncesine kadar ısınmadan dolayı elimle dokunamadığım halde canavar gibi çalışıyordu, şimdi kapanır kapanmaz dokunuyorum resmen soğuk. o yüzden ısınmadan dolayı kapanmasına ihtimal vermiyorum.

kapagini ac, fani kontrol et. fan toz tutmus olabilir, o yuzden duruyor olabilir, bilg de asiri isinma olmasin diye kendini kapiyordur.

benim macbookla olan maceram bu sekildeydi.

arkaplanda virüs programı veya başka bir program zamanlanmış görevle (programın kendi içerisinde)tarama veya güncelleme yapıyor olabilir. ve bu yarım saat sonunda fazla kasıldığı veya ısındığı için kapanıyordur... bilgisayarı açınca tekrar aynı görev yarıda kaldığı için devreye girerek tekrar başlıyor ve yine aynı yerde çok kasıldığı için kapanıyordur. Bu böyle kısır döngü olarak gider.

bilgisayar açıldığında başlat--> msconfig yazarak açılan menüde başlangıç sekmesine gelerek. tüm programlardaki "tik" işaretlerini kaldır.

Ülkeye göre değişiyor. İlgili ülkenin sosyal sigorta kurumunun SGK ile anlaşması varsa primlerin bir kısmı o ülkede çalışma süresi bitince Türkiye'ye aktarılabiliyor.

İspanya'nın anlaşması yok, İngiltere'nin var diye biliyorum.

ulke italya, ne diye aratmamiz gerekiyor acaba, ozel bi adi falan var mi bu anlasmanin

valla ben bisey yapmiyorum ya.

yurtdisi borclanma diye bi sey buldum ama ne kadar dogrudur bilemedim, sanki baska bi sey gibi

En güzel bilgiyi aslında "İtalya'da Yaşayan Türkler" türündeki Facebook grubunda bulursun. Orada konuyu daha önceden araştırmış insanlar oluyor mutlaka.

ben milanodayim, gerekli bilgiyi vereyim hemen:

italya ile tr'nin sgk anlasmasi yok (2 senedir anlasildi, anlasma imzalancak denilip duruyor) bu nedenle buradaki calisma sureni tr'ye aktaramiyorsun. onun yerine yurtdisi borclanma yaparak istege bagli kendi primini odeyebilirsin her iki yerden de emekli maasi alabilmek icin.

detayli bilgiler icin milano konsoloslugunun facebook sayfasini ve italyada yasayan turkler sayfasini kullanabilirsin.

ben beslemiyorum, beslemeyi de düşünmüyorum. kedilerle aram da pek iyi değil zaten.

evet, beslemek zorundayız. zaten üye olmak için muhtardan ikametgah kağıdı, son yatırılan su faturası falan gibi şeyler de gerekiyor. bi de 24 tane arkalı önlü vesikalık foto

Tabii ki. Iki kedim var ama evlenince onlar annemde kaldı, baktım duyuru açamıyorum kaçamak login oluyorum falan.. eşimin annesindeki kedisini transfer ettik mecburen.

kedinizle resminizi yollarsaniz üyelik kismini aciyoruz.

saka bir yana kediler de kedi sahipleri de titiz, hassas canlilar olduklarindna bilgi paylasimina sorulara ihtiyac duyulmasi normal. bence garip olan burada sadece milyon yilda bir denk geldigim aile ici muhabbetler, kardes egitmeler, cocuk konusunda tavsiyeler.

kedisi olmayan cogunlugun bari cevresindeki diger canlilara ilgi göstermesi gerektigine inaniyorum.

söz meclisten disari.

eğer adres bilgilerini doğru girdiysen üye olur olmaz adresine kediyi gönderiyorlar zaten. Ben benimkini teslim almadım geri gönderttim. BU uygulamaya karşı olduğum için.

insanları ikiye ayırdım: kediyi çok sevenler (bilhassa kadınlarda görülür) ve hiç sevmeyenler (bilhassa erkeklerde görülür). nötr olan insanoğlu azdır (genellemenin hastasıyım).

kategorilerde hayvan başlığında kediler başı çekiyor burada, ondan kaynaklanıyor azizim. her allahın günü ben de vücut geliştirme/diyet kapsamında sorular görüyorum gibime geliyor, algıda seçicilik biraz da.

sozluk yazarligi aliren kedin var mi diye sordular, ben de "var" diye salladim. Sonra almak zorunda kaldim.

@want2die

iste o efsane duyuru. daha iyisini görmedim hala.

#333859

edit: mobilden girdigimden oturu tam link veremiyordum. iste o efsane:

www.eksiduyuru.com

ben elma salyangozu besliyorum. cok guzel <3 gunun birinde gary gibi miyavlar belki hem :p

Bana da baya anlamsız geliyor. Hiç sevmem.

değil.

@want2die
@no christ requires

direkt link verseniz keşkem, aramada çıkmadı. merak ettim niye işemiş eleman.

abi sadece duyuruda değil genel olarak internette var bu mevzu. sebebini anlayabilmiş değilim ve inanılmaz itici buluyorum. böyle çok komik bir gif vardı. 4-5 tane adam oturuyor, bir başkası "tadaaaam!" diye elinde kediyle odaya giriyor, hepsi manyak gibi kediyi sevmeye başlıyor falan. internetin hali tam olarak bu.

yanlış anlaşılmasın, kedi beslemek-sevmek kötüdür, bunu yapan insanlar gavattır demiyorum ama günümüzde bu artık resmen moda oldu. kendi içimize çok fazla kapanıyoruz. dünyayla ilgili çok daha şey biliyoruz eskiye oranla ama çok daha az şey yapıyoruz.

yozlaşmanın ve vicdansızlığın bir sonucu olarak, insanlar kendini iyi hissedebilmek adına şirin ev hayvanlarına yöneliyor gibime geliyor. sevimli bir kedi hem varlığıyla iyi hissettirir, hem arkadaşlığıyla yalnızlığı azaltır hem de bir canlının sorumluluğunu alıp ona rahat ve güzel bir dünya sağlama hissi insanın vicdanen rahatlamasını sağlar.

bu cümlemi de "kedi sahipleri vicdansızdır" olarak algılayanlar çıkacaktır, canları sağolsun. böyle bir şey kastetmediğimi, objektif bir şekilde okuyan anlar zaten. bizim de 3 tane kedimiz var ama "AWWW KEDİLERRRR <3" yazmıyorum hiçbir yere. kedi yani işte evcil bi hayvan amk, niye internet fenomenine dönüştü anlamıyorum.

hayvanlar güzeldir, onları sevip saymalıyız. amma vitrine çıkarmamızın da lüzumu yok bence.

Cacık

Darısı Başınıza

Küçükken Mega Manço
Zamanla dağlar dağlar albümü

Neden mi?

Binboğanın kızı
Seher vakti
Kâtip arzuhalim

yeni bir gün

sarı çizmeli mehmet ağa'nın olduğu albüm, yeni bir gün olabilir adi. neler yok ki icinde..tam bir funk soleni.

Hal hal.

sakin bir insansan 2-3 saatte ehliyet alacak kıvama gelirsin. zor bir şey yok. trafikte kullanmak farklı bir olay zaten.

otomatik daha kolay. manuel daha efektif. trafiğe çıkıp bi kaç stres yaşamadıktan sonra oturmuyor öğrendiklerin. düz yolda istediğin kadar sür. getz gibi küçük araçla başlamak avantaj

sehir onemli. istanbul'da sinir krizine girebilirsiniz mesela sicarim lan arabasina deyip birakabilirsiniz ama ilk surusunuzde arabayi kaldirabilirseniz (manuel oldugunu varsayiyorum, degilse de onda ogrenin) araba altinizdan kayiyor gibi olacak. 2. 3. de alisacaksiniz ona. 4te 2. 3. vitese gececeksiniz rahatlikla. sonrasi yolda onunuzdeki arkanizdaki yanlardaki hayvanlarin neler yapabileceklerini tahmin etmeyi ogrenme hiziniza bagli.

zor degil gayet kolay bisiklet daha zor bence. ben hala duzgun bisiklet kullanamiyorum :(

Ne adamlar kullanıyor hocam tabi ki zor değil. Ara vermek pek verimli olmaz yalnız. Dur, kalk öğrenirsin ancak yine de ilk 5-10 dakika rahat edemezsin her hafta. Mesela el frenini, farları unutuyor insan alışkın olmadığı için.

İmkan yaratıp her gün 2 dakika bakkala gidip gelmek lazım.

düzeltme: Kıvama gelmekten kastın ehliyet almaksa toplamda 3-4 saatlik iş zaten hocam.

artık manuel vites araba mı kaldı yahu. zaten alırsanız otomatik vites alırsınız. o yüzden kullanabilir miyim diye hiç sorun etmeyin. panik bi insan değilseniz kullanırsınız.

ehliyeti almaya yetecek kadar manuel vites kullanmayı öğrenin. arabayı durdurup kaldırsanız gerisi gelir. sınavın yapıldığı alanlar çok kalabalık olduğundan ve herkes acemi olduğundan arada kaynarsınız. trafikte de otomatik vites kullanırsanız hiç problem kalmaz.

Araba kullanmak dunyanın en kolay ısı. Ne ınsanlar kullanıyor. Hemen ogrenırsınız ama azmınıze de baglı. Amma velakın nerde yasıyorsunuz bılmıyorum ama ıstanbuldaysanız kullanılmaz onu da belırteyım..

otomatik zor değil.

@zikardo

bende de durum tam tersi. etrafımda yeni araba alanlar hep otomatik alıyor. özellikle 0 alanların içinde manuel alan hiç görmedim ben.

manuel araba oranı fazladır çünkü bizim halkımız kendini şöför zannediyor. adam vites atmazsam ne zevki kalır araba kullanmanın diyo:) bunlar arabayı kullanan şöför değil yani bildiğin şöför mesleğini icra eden adam gibi düşünüyo kendini. genelde de eğitim düzeyleri biraz aşağılarda. abi ne zevkine bakacam ya araba bu binerim gaza basarım beni bi yerden bi yere götürür ne kadar az şeyle uğraşırsam o kadar iyi. hatta volvo şemde şeritleride takip ediyo. hızını sabitle yol da güzelse bırak araba gitsin diyo:)

buna rağmen hala manuel alan adama diyecek lafım yok.

haa şu var dediğim gibi geçmişte arabaların çoğu manueldi ikinci el pazarı bizde çok hareketli adam hala 10 yaşında arabayı para verip alıyo. malesef araba kültürümüz pek yok.

ben 20 saat gunduz, 3-4 saat de gece surusunu yanimda bir bilenle yapmadan tek basima trafige cikmadim. ciktigimda da yine ilk 10-20 seferini sadece en cok pratik yaptigim guzergahlarda surdum. ev is, ev market gibi. sonra sonra serbest acilmaya basladim. bir de paralel ve dik park edebiliyor olduktan sonra trafige cik. duzgun park edebiliyor olmak, artik arabaya iyice hakim oldugunun gostergesi oluyor genelde.

benim neyim eksik gazina gelme, kendini bil. kokaklik degil de temkinli ol hep. pedallarin yeri otursun kafanda iyice. arabanin hizini kadrana bakmadan da hisseder ol. saglikli surusler dilerim.

özet geçiyorum:

- araba kullanmak degil, sagindaki solundaki okuzleri kontrol etmek (daha dogrusu edememek) zorunda olman zor.
- paralel park etmek zor (ozellikle istanbul gibi park yerinin altin degerinde oldugu yerlerde)

Çoktan aza doğru:

c, b, a, d, e, f

75 yil diyince bana daha fazlaymis gibi geliyor

vays, ilginçli soru.

günler çabuk geçer... saat, dakika ve saniyeyi zaten boşver. o kadar fazlalar ki, gerçeküstü geliyor. hani kulağımız belli frekanslar arasındaki sesleri duyabiliyor ya, o hesap... beynim bu kadar sayıyı algılamıyor. o yüzden saat, dakika ve saniyeyi de eledik. geriye ay ve yıl kaldı.

yıl da çok alışık olduğumuz bir kavram aynı şekilde. 3 yıl, 5 yıl, 10 yıl, 75 yıl... gözümü çok korkutmuyor. o yüzden 900 ay en uzun geleni. ay... 30 gün. bir değil iki değil, 900 tane! en uzun o göründü gözüme.

75 yil cok gibi gliyor
2****** saniye en az gibi geliyor
a>.....>f

en fazla: b
en az: f
bir de bana 1 saat, yarım saatten daha az gibi geliyor, öyle algılıyorum :)

75 yıl

900 ay cok, saniye az geliyor

Bana gore 900 ay cok fazla geliyor digerleriyle kiyaslayinca. Saniye ise cok az.

@exlibris +1 gecen zaman f gibii...

900 ay az, diğerleri çok

a ve b eşit geliyor. diğerleri az geliyor onlara kıyasla.

c

bence b daha çok gibi
c de az gibi

çoktan aza

c b d a e f

Elimde hesap makinesi yok, o yüzden kitlendim. Yorum yapmak istemiyorum. Hepsi eşitse, bana da hepsi eşittir. Hesap makinesiz karar vermem.

Zamanında benzer olarak bana "Yukarıdan doğmadan önce sorsalar, 70 yıl net yaşayacaksın ya da 0-100 yaş arası herhangi bir yaşta öleceksin. Şansını dener misin" diye sordular. "0-100 yaş aralığının ortalama, standart sapma, çarpıklık, sivrilik; hiç olmadı dağılım verilerini isterim. Elinde bu veriler olmadan teklif yapan ilahi güçleri ciddiye almam" dedim. Bu da benzer bir şey.

comptrol: eger facebook, twitter gibi bir sey anladiysan yanlis olmus :) benimkini sosyologlar bilir.

ders: methodology of social research
ust grup: sosyoloji
prof: sosyoloji bolumu doktora koordinatoru/baskani
kitap: j.scott - social network analysis: a handbook

konu: the problems of applying network analysis to interpersonal relations

tarrak kurek bir sey, alakam yok konuyla. iki sene once alttan kalan dersi non-frequente olarak gecmem icin makale yazmam gerekiyor. en ufak bilgim yok. kitap beynimi zkti.

Mobilim sırf takip amaçlı yazıyorum

Lara gofret trol aşırı feminist birisi

-kanzuk avukat. sözlükte daha önce ticari işletmeler hakkında eleştiri yazıldığında ticari itibari zedeliyor bunlar tarzında bir dava söz konusu olmuştu. ayrıca kendisi yemeğe bir hayli düşkün :D
- otisabi sözlüğün çok okunan yazarlarından. bildiğim tek şey bu.
- maksat ilgi çekmek olsun. başka amacı yok
- gök yeleli olayı çok uzun ya. kısaca gök yeleli bozkurt iticiliğiyle kendini sözlükte ifşa ettirdi. tipi vs ifşa oldu
-lara gofrette aslında erkek olan ama kadın taklidi yapan bir arkadaşımızdı. ben seviyodum larayı komikti yani eğlendiriyordu. erkeklerden nefret eden bir kadın rolünü oynuyordu. vs vs sözlükte aratırsan çok şey bulabilirsin zaten bunlarla ilgili ama özetin özeti bu.

Çok eski olmana gerek yok. Bunların hepsi de son iki-üç yılda oldu zaten.

-Kanzuk sözlüğün baş avukatı.
-Bildiğin otisabi kim bilmiyorum. Kimse büyük harf kullanmıyor. Teknik olarak imkansız yani.
-Aslı yok. Geyik.
-GYB diye bir yazar vardı. Öyledir böyledir diye millete sataşırdı falan. Ben süperim siz bitiksiniz muhabbetleri yapardı. Son hava atışı esnasında kim olduğu anasının nikahına kadar ortaya çıktı.
-lara gofret diye bir yazar vardı. neredeyse erkek düşmanı bir profil çiziyordu. sonradan erkek olduğu ortaya çıktı. niye uçuruldu bilmiyorum.

cumartesi olayının aslı yok tabii ki. sazan avı.
bildiğimiz otisabi kim? bir tane otisabi var.

dostum emin olmadan önce bir bak istersen eksisozluk.com

- kanzuk sedet'in qanqası, ekşi teknoloji şirketi üzerinde hissesi de bulunan baş sözlük avukatı.
- otisabi bildiğin otisabi değil niki o sadece.
- cumartesi olayını öğrenmek bu kadar kolay değil üzgünüm ;)
Son üçü uzun muhabbet yazamıycam

otisabi bu yılmaz aslantürk ün karakteri otisabi değil. yani yılmaz aslantürk değil. hatta çizmişti köşesinde bunu. şov tv ye bir programa katılmıştı ajdarla onu youtube dan bulabilirsin. herkes ajdarı ayar manyağı yapacağını, programda tozu dumana katacağını beklerken "ulan bu muydu, hayal kırıklığına uğradık programdaki tavrından." falan demişti. o da programdan sonra entrylerini silip "bir süre uzaklaşıcam :(" gibisinden bir şeyler demişti. sonra geri geldi herhalde.

oraleterya aynısını herkes yapabilir. sadece yöntemini bilmek lazım. çok lazımsa arar bulursun zaten diye gizem yapayım sana.

anahatar kelime: ASCII

yapabilmek için sormadım alperz. sadece teknik olarak imkansız dedin. ama birisi yapıyor ayrıcalığı nedir diye merak ettim.

zaten teknik olarak imkansız. büyük harf diye gördüklerin de klavyeyle basabileceğin büyük harfler değil. basarsın da, konvansiyonel yöntemlerle değil.

kanzuk nusr-et in hissedarı
otisabi ssg nin adamı, overrated yazar
cumartesi olayı incisozluk yazarıının işi
diğerleri troll

madonna, lara, gök; troll
otisabi y.aslantürk değil.
kanzuk, sedetin kankitosu ve ekşi avukatı. birde kendi sözlüğü vardı bir ara.

son olarakta burada cumartesi olayını boklayanlara bakma sen onlar ya kadın ya da o bilgiyi seninle paylaşmak istemeyip seni sallayan erkekler ama o olay bir gerçek ve buradan ulaşabileceğin bir bilgi değil. fazla zorlama. bir erkeksen zaten bilirsin. öğrenilebilecek bir şey değil.


he bu arada büyük harf mevzusu bir çeşit bug. ama yazanda değil görende olay. ciddiyim. bitionda da oluyor bazen öyle. görüyorum bende. ancak öyle bir imtiyaz yok. mesela senin paylaştığın otis entrysini ben komple küçük harf görüyorum.

otisabi sözlüğün en eski yazarlarından biri. karikatür olanla ilgisi yok. sadece adını nick yapmış kendine. kendini onunla özdeşleştirmiş demek ya da çok sevmiş bilemiyoruz. entelektüel birikimiyle, bazılarımızın hayatında ilk kez duyduğu fakat kulağa da hoş gelen acayip kelimelerle uzun entry'ler yazıp dikkatleri çeken celebrity bir yazar idi. halen yazar tabi. sanırım ssg ile arkadaşlıkları zamanla onun bir otorite olmasına sebep oldu. hatta neden bilmiyorum benim yıllardır en beğenilenlerimin tepesindeki entry'im de otisabi'nin nickaltında paylaştığım onun sözlükte sahip olduğu önem ve otoriteyi gösteren mizahi bir dille hazırlanmış bir şemadır. paylaşmak isterim.:)

antik.eksisozluk.com

not: şemayı ben hazırlamamıştım nereden aldığımı bile hatırlamıyorum... o kadar eski yani...:)

diğerleri açıklanmış zaten.

madonna'nın yağlı zencisi'nin ise nesi efsane anlamış değilim. yazar mı bu? madonnanin yagli zencisi 2 diye bir yazar var ama onu kastetmiyorsun herhalde.
bu karikatür var bir tek hakkında bildiğim: media-cache-ak0.pinimg.com yazar olanı uçmuş da olabilir... nickinin tam yazılışı nedir bilmiyorum...

cumartesi olayının ise aslı olmadığını, geyik olduğunu buradan bile görebiliyoruz.:)

adını duyurmuş ve bir dönem konuşturmuş olanlar lara ve gök yeleli. zencinin pek bir olayı yok. umut sarıkaya'nın yazardan bağımsız olarak karikatürü var

@kisa bisey olsun istemistim, madonnanın yağlı zencisi 2 var evet. sürekli bir başlığa kendi entrylerini yazıp duruyor. arada ssg'de paylaşıyor onun entrylerini. ilkiyle aynı kişi mi ya da ilki nedir bilemediğim için şey ettim.

bir de bu antik gibi teknik zımbırtılar var. onları da bilmiyorum.

antik.sözlük eski dandik site. ben yeni dandik siteyi kullanıyorum. antik'te birçok ekşi hizmeti kullanılamıyor vs. sedet yeni siteye yönlendirmeye çalışıyor milleti, bir kısım direniyor vs.

hey yavrum hey. ibrahim tatliseks, clairvoyant, delikan76, guru, otisabi v.b. neslinden sonra bu isimlere bakinca resmen jenerasyonlar degismis be sozlukte :)

kanzuk bile yeni yetme bir adam 2000'lerin basiyla karsilastirinca.

sanırım bir efsane nesille karşı karşıyayız.

@asilov, evet cins olduğum konusunda sen, ben ve çevrem hemfikiriz.
bilmiyordum sordum öğrendim işte.

overrated için de teşekkürler. tam duyuru açacaktım.

antik ekşi sözlük'e şu an sadece yazarlar giriş yaparak ulaşabiliyor. çaylaklar dahi değil. sadece yazar olanlar. antik, hep eski ekşi sözlük'ü hatırlatıyor, kullanıcılar bırakmak istemiyor. daha sade, daha az parlak. elbette 90 lardan kalma ama alıştık bir kere. reklam falan da yok boşverildiği için. avantajı da yok değil hani. gerçi adblock plus kullanıyorum ben belki ondan ama antik'te reklam da yok artık diye biliyorum.

yeni ekşi sözlük ekşi sözlük beta başlığında uzun süre eleştirildi. eleştirilen şeyler çok az değişti. savaşlar oldu vs. kan çıktı resmen. direnişler mirenişler. ssg tamamen yeniye geçilmesini istiyor ama antik kullanıcıları yabana atılamayacak kadar çok. gerçi büyük kısmı bence yeniye alışırlar ama işte riskli bir durum. belki de sedat'ın umurunda bile değildir. sırf bize acıdığından tamamen kapatmıyor antik'i... yine de bir sürü özelliği kırpılmış durumda. eksi++ da olmasa çekilmez yani antik. mahvettiler, murdar ettiler antik'i. hatta bugün farkettim ki yenide de istatistiklerde bazı değişiklikler olmuş. artık genel diye bir kategori yok istatistiklerde. bir şeyler daha gitmiş ayrıca. böyle işte...

@kisa bisey olsun istemistim, teşekkürler cevapların için.

Mesaj atsaydiniz anlatirdim butun gercekleri:)

Cumartesi olayına dair konuşmak doğru değil. Bilmiyorsan bir nedeni var.

diğerleri çokça cevaplanmış da gyb olayı hemen geçiştirilmiş buruldum.

gyb sözlüğü en kalifiye şekilde trolleyen adamlardan biriydi bence. yani sözlükten yüzlerce troll geçti ama akılda kalan adamlardandır. ne bileyim dengizik-sametc-airlangga gibi ismi bir çırpıda hatırlanır yani. kendisi hal-i hazırda diesel1907 nickiyle yazmaya devam ediyor. gerçi gyb 6 farklı kişi tarafından kullanılıyormuş onun anlattığına göre. diesel mesela psikologtur. oldukça da muazzam entryleri var yani.

yok. dikkatli arastirirsan aslinda hepsi ayni fabrikadan cikma, kimi private label oluyor kimi marka oluyor. dunya artik fasonla uretiyor.

Vitaminleri bir yana bir çoğunda glikoz ve fruktoz şurubu var, uzak dur derim. Onların yerine müslil tercih edebilirsin.

bu arada bim'deki müsliyi tavsiye etmem. gevrekler vs. neyse de, müsliyi becerememişler.

Onların hiçbiri iyi değil. Muhteviyatındaki koruyucular kimyasallar yağ şeker değerlerine bakarsanız eğer hiçbir faydasının olmadığını göreceksiniz. Yani düşündüğünüz anlamda bir besin değeri yok bu tip işlenmiş ürünlerin. Bilakis sıklıkla tüketildiğinde oldukça zarar veriyor vücuda. Kahvaltı için peynirden zeytinden domatesten vazgeçmeyin. Tabii bunları ürünlerin besin vitamin değerlerinin karşılaştırmasını yaptığınız için söylüyorum.

Sorunuza gelirsek eğer, sahte değildir.

sag elini al, karsina dogru kaldir havaya ki yuzunun onune gelsin.

Bir bardak suya çeyrek kaşık karbonat ekleyip için. Mide asitini alıp rahatlatır. Ama midede değil, karın bölgesinde genel ağrı varsa üşütmüş olabilirsiniz. Yarına kadar sıcak su torbası, kalın giyinmece yapın. Geçmezse doktora.

Ne olduğuna bağlı ben 3 gün kıvrandıktan sonra apandisit çıkmıştı, gaz da olabilir.

Ciddiye alin lutfen. Apandist cikani da gordum. Bagirsaginda hava kabarcigindan curume olusani da gordum. Gecmiyorsa bir sebebi vardir. Vucut bosuna agri yapmiyor. Doktora gidin. Agri kesici icmeyin. Agri kesici uyusturur. Mide kanamasi gecirsen anlayamazsin.

osurarak ya da sicarak gecmiyorsa bir bit yenigi vardir. doktora gorunmeli ciddiye alarak.

Apandisiti ele önce,
www.youtube.com

Leğen kemiğindeki çıkıntı ile göbek deliğin arasında bir çizgi çek, dıştan 1/3 uzaklıktaki noktaya iyice bastır. Ağrın artıyorsa hastaneye gidiyorsun. Ağrı kesici almıyorsun.

Mide yanması ise karbonat, muz, kavun, talcid işe yarar.

Kabızlıktan da olabilir, tuvalete gidip kaka yapmayı dene.

vallahi bir ağrı kesici içmiştim hafif. ama o hiç fayda etmedi uyuşturmak ne kelime hiçbir şey olmadı. bunlar 3 saat evvel oluyor. ben de girdim yorganın altına göbüşü sıcak tutayım dedim. bi 15-20 dk dedim herhalde ağrıdan bayılacağım. sonra azaldı. şimdi de uyandım. acaba üşütmüş müyümdür? yoksa hakikaten ciddi bir şey olabilir mi? şimdi de çok az var tamamiyle geçmedi.
apandisit değil gibi. basbayaa memelerimin altında direk midede bi ağrıydı. kas ağrısı gibiydi ama değil gibiydi de. doktora gitmeli mi dersiniz?

Üşütmüş olabilirsin, yarın yine şiddetlenirse gidersin şimdi yat uyu kendini sıcak tut.

ya boyuttan ziyade tek mekan olması sıkıntı eve bir kişi daha gelince kilitleniyor ev, hiç özel alan kalmıyor.

edit: eskiden kalıyordum bir sene sonra 2+1e geçtim. hiç gerek yok bence stüdyoya en azından 1+1 olmalı ev, hani o da evinde yatıya gelen (yanında yatmayan) az oluyorsa...

ben yaşadım 40 m2 idi çok da seviyordum. ideal bence.
şimdiki evim 125m2 ama ben oda oda gezmiyorum sonuçta salonu ardiye yaptım... minimal takılmayı seviyorum bence tek kişi için 125m2 israf :(

4 odali her odasinin bir salon buyuklugunde olan bir evde senelerce yasadiktan sonra sehir disina yurtdisina cikip 8 metre karelik odada yasiyorsa ogrenciler ona da alisilir. :)

buyuk ev cok sikinti hic gerek yok temizligi ayri dert isitmasi sogutmasi ayri dert. hic gerek yok.

1+1 modern 45m2

kiz arkadasimla kaliyorum, bir 3. kisi misafir olarak bile aslinda zor. iki kisi icin tam ideal ama elbette kocaman aile evinde yasamak bir baska. yine de gencken guzel.

istanbulda yasarken 2+1 evim vardi, arkadaslar falan gelince guzel oluyordu, tek basima yasiyordum. su an yasadigim sehirde istanbuldaki kiranin 2 katini tek kisi olarak oduyorum neredeyse.

Daha önce 80 metre karenin üstünde evlerde kalmıştım hep. 2 yıl kadar 1 oda 1 salon 50 metre kare civarı bir ev kaldım, gayet ideal bir boyuttu. Son 1 yıldır kız arkadaşımla 20 m2 de yaşıyoruz. Eşyaları koyacak yer olmadığından bazen sinirimiz çok bozuluyor ama çoğu zaman epey mutluyuz. her türlü yaşanır yani.

elbette alışıyorsun. ama biraz da yaşla ilgisi var gibi. gençsen gayet iyi de, orta yaşlarda isen biraz daha zor olabilir.

100 m2'de 10 yıldan sonra 55 m2'ye geçtim. burada 3 yıl oturdum. ilk zamanlar iyiydi de, belki benim de verimli kullanamayışımın etkisiyle son zamanlarda iyice bunaltmıştı. ki 55 m2, 1+1'ler için saray gibidir.

sonrasında yeni ev ararken 100 m2 bile az geliyordu. öyle bunalmıştım ki gittim 155 m2 ev tuttum. şimdi odadan banyoya 2-3 kez yürüdüğümde spor yapmışım gibi oluyor.

ogrenci olarak yurtdisina cikinca mustakil evden 1+1 35m2lik eve gecmis oldum. cok sirin bence, ben cok seviyorum. tek basinaysan problem olmuyor, duzenini oturtunca alisiyor insan. arada sevgilim gelip kaliyor bir haftaligina falan onda da idare ediyoruz. ama surekli 2 kisi bu evde yasanmaz o ayri.

eğer teksen hiç bir sorun olmuyor hatta temizlik v.s dertlerin o kadar düşüyor ki iyi ki taşındım diyorsun.

kendini alistirirsan 0 carb bir diyetle yasamini surdurebilirsin, asla siskinlik hissetmezsin, her daim kus gibi hafif olursun, gobegin 1 milim bile disari cikmaz. ornegin (bkz: keto). guven, ozveri ve tecrube ister.

ya da basit carb'lari hayatindan cikarirsin, yalnizca dogru duzgun carb'lari yersin (wholewheat makarna, whlewheat ekmek, tatlı patates, yulaf v.s), bunlar kan sekerini bir anda yukseltmediginden daha uzun sure tokluk hissedersin.

sekerli ya da basit carb'li seyler yersen asla doymazsin, 1 saat sonra yine acikirsin. bkz: mcdonalds, tatlı etc.

yumurta.

protein ağırlıklı besinler ve tam tahıllar
et, süt, yumurta, tavuk, balık, baklagiller, esmer ekmek, kepek ekmeği, çavdar ekmeği gibi.

araştırmak istediğin şey "glisemik indeks". düşük glisemik indekslilere bakacaksın.

baklagiller, tavuk/kirmizi et/balik bunlar doyurur ve tok tutar.

sebze/salata yemenin artisi da yemesi uzun surdugu icin doyma hissinin gelmesi icin zamanin olmasidir. yani her ogun baklagilinle etinle beraber bir de salata yersen, veya soyle birkac sebzeyi ince ince dilimleyip tavada cevirirsen vs. vs. gayet doyurucu ogunlerin olabilir. ben mesela su anda firinda patlicanimin uzerine tavuk gogsu koydum yedim cok guzel de doydum.

bir de doymak icin yedigin seyden zevk almak onemli bence. o yuzden kuru kuru seyler yeme. ilginc baharatlar koy icine, yeni soslar dene (tabi sekerli soslar olmasin). gecenlerde brokoli corbami miso corbasiyla karistirdim mesela cok ilginc oldu.

yeşil mercimek, bulgur, haşlanmış yumurta, çavdar ekmeği, balık, kırmızı et, tavuk, yoğurt, çiğ badem, ceviz, yulaf ezmesi, muz, laktozsuz süt, sızma zeytinyağı

Aslında her şey doyurucu da, ah o insülin direnci...

merhaba!

"ama diğer besin grupları da pek karın doyurucu olmuyor"
bu yanlış. sadece bağımlılığınızı kırmanız gerekli.
2 hafta dişinizi sıkın. sonrasında çok güzel günler var.
tok, hafif ve zinde olmanın keyfini yaşayacaksınız karbonhidratsız doyduğunuzda.

besin grubu bakımından yukarıda yazılmış zaten gayet güzel öneriler.

özetle: et, yumurta, peynir, badem, ceviz, fındık, sebze, zeytinyağı... öğünlerin temelini bunlar oluştursun... baklagiller, yoğurt, yulaf ve kuru meyveler ile de arada çeşitlendirin.

kolay gelsin, doğru yoldasınız.

Glisemik indeksi düşük, kan şekerine etkisi yavaş olan besinleri tercih etmelisiniz. Protein ağırlıklı beslenebilirsiniz, bu şekilde uzun süre açlık hissetmezsiniz. Tabii bununla birlikte, çavdar ekmeği bulgur gibi ürünler glisemik indeksi düşük olmakla birlikte kalorisi yüksek besinlerdir, fazla tüketirseniz eğer onlar da kilo problemi yapabilir. O nedenle tahıl ürünlerini de mümkün olduğunca az, sadece ihtiyacınız kadar tüketmenizde fayda var. Karbonhidrat ihtiyaçlarınızı sebzelerden karşılayın ve zeytinyağı gibi doymamış yağları kullanmaktan kaçınmayın.

et, yulaf, miktarına göre salata.

Neden? Dietinde asla radikal değişiklikler yapma. Amacın kilo vermekse spor yap. Dietinde yapacağın radikal değişiklikler bağışıklık sistemini doğrudan etkileyecek sonunda orandan burandan çıkan çıbanlara tümörlere çare aramaya başlayacaksın. Böyle hap destekli yok fantastik isimli hiçbir beslenme tarzına yaklaşma. Herkesin dieti kendinedir arkadaş, bana iyi gelen sana iyi gelmez. Iyi hissetmek istiyorsan spor yap, sıkılaş. Ha iki santim göbeğin varsa o da orda dursun ziyanı yok.

2 haftadır elveda dedim bunlara. dukan diyeti sayesinde tabii ki. tek ve muhteşem alternatifi ise yulaf kepeği ürünleri.
www.google.com.tr

bulgur pilavı

Paydos vardı ama bahsettiğin yıllardan daha eski olabilir.

Ama hep satılıyor marketlerde? İlla o markayı mı istediğinizi anlamadım sanırım.